Peygamberlerin ve rasüllerin en şereflisi olan, insanlığa hayat, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz MUHAMMED’e salat ve selam olsun….
Peygamber Efendimizi Allah’ın şu güzel ayetiyle anlatalım..
Muhakkak ki Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çokça anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir..(ahzab 21)..ayetiyle Rasulullah’ı n hayatımızdaki önemini arz etmektedir.Çünkü;Rasulullah’ın tüm eylemleri onu yaratan Allah içindir. Onun gayesini yaşatmak için mücadele etmiştir. Sadece onu has kılmak ve onu birlemektir.
Rasulullahı anlamak, onun getirdiğine iman etmek ve getirdiklerini tebliğ etmek bizim görevimiz ve misyonumuz olmalıdır. Allah Resulunü tanımlarken sadece birkaç sünneti ihya ederek onu anlamaya çalışıyorsak, ne yazık ki; doğru anlayamamışızdır.Allah Resulü(sav) kişilik,ahlak,siyaset vb mefhumlarını öğrenmek ve bunun çerçevesinde onun getirdiklerini yaşamak,yaşatmak ve tebliğ etmek Allah Resulunü anlamış olmaktır…Kim Resule itaat ederse,Allah’a itaat etmiş olur.(nisa 80)..
Allah’a ve Rasulüne itaat edin; umulur ki merhamet olunursunuz.”(Ali İmran 132)
Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, onu altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.”(Nisa 13)
De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.(Ali İmran 31).
Subhanallah; Allah azze ve celle bu ayetleri bizlere sunarken acaba neden resule itaatin, Ona itaat ettiğini vurgulamış, neden bu ayrıntı ve nüans ayette gizli?
Bunları düşünmek ve irdelemek yerine Allah resulun’e salavat ya da sadece Nisan ayında onu hatırlamayı tercih ediyoruz..Ya da onun misyonunu taşımak bizlere zor geliyor..Allah Resulunü anlatırken, onun davaya vermiş olduğu önemi siyer-i nebiyi, mehneci anlatmak gerekirken; sadece Onun ahlakı bahsediliyor..evet;Allah Resulu ahlakın bütünleşmiş bir şahsiyetti, ama asla akidesinden müşriklere karşı taviz vermedi ve La ilahe illallah’a sarılıp ,Tevhidin gereği gibi davet etti..Tevhid mücadelesinde vermiş olduğu direnişi, görmemek, duymamak, hissetmemek, imkansız..
Müşriklerin Allah Resulune Muhammedun emin demelerine rağmen, Onun yalancı olduğu iddia ettiler, Allah resulüne karşı psikolojik, soğuk ve sıcak savaş uyguladılar, Ama o davasından vazgeçmedi ve GÜNEŞİ SAĞ ELİME, AY’I SOL ELİME VERSENİZ BEN ASLA BU DAVADAN (TEVHID) VAZGEÇMEYECEĞİM..Düsturu ile haykırıyordu,Ya sahabeler ya onun eşleri nasıl davaya yüklenmişlerdi, hangileri Allah resulunun metodundan uzaklaştılar, hepsi sünnetullah ve kelamullah çizgisinden ayrılmadan, nusrete koştular..
Allah RESULÜ şirk bir devletin içinde mücadele verirken, benliğiyle, ruhuyla, bedeniyle ve yüreğine giden kılcal damarlarla Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için; Allah’ın ipine sarıldı ve bir kere bile tereddüt etmeden direniş’e devam etti. Bizler bugün Allah resulünün metodundan, çizgisinden ve gitmiş olduğu minhecten beri olduk. Bertarafsızlık içinde yüzerken başımıza musallat oldu ideolojik düsturlar. Halbuki Allah Resulunun yolunu takip etmiş olsaydık, onun tevhıd’e verdiği önemi, nebevi eksende dönmesini sağlardık, ideolojiler peşinde koşmak yerine Medine’yi kurmayı çalışırdık, Ne yazık ki; başımızdaki en büyük risk, faktör, kanun SECULARİZM(LAİKLİK), bizim insanlığımızın benliğine, ruhuna, kalbine, yüreğine nüfuz etti ve orada kökleşmeye başlayıp, filizlendi..Buna sebep olan bizim irademiz ve takva yetersizliğimizdir..NE yaptıysak kendi ellerimizle ve nefsimizle yaptık..Allah böyle bir topluma MEDİNE’yi nasip etmez..
Allah Resulu Mekke’de bir direnişe, inkılaba, devrime yol açarken, bizler bugün laikliği, demokrasiyi savunan İslami ılımlaştıran, dinler arası diyaloglar, vb projeler üretip halkımızın önüne serptik, ve bunları Kuran ve sünnet ışığında yaptığımızı söyledik, yazık vallahi yazık; Kuran ve sünnetten yoksun bir yaşantının kime faydası olmuş. Kurani vizyon edinmeyen hayatın ne anlamı kalabilir ki?
Peygamberimiz(s.a.s) Mekke de 13 yıl boyunca Allah’ı birlemeyi hedeflemiştir. Sadece onu Rab ve İlah o olarak kabul etmiştir. Rasulullah gördüğü bunca işkenceye rağmen asla ve asla davasından vazgeçmemiştir. Rasulullah’ın kararını ve islam’a olan ciddiyetini görmekteyiz..İşte bizler biliyoruz ki her ne yaşanırsa yaşansın Rasulullah’ın hareket metodundan asla vazgeçmeyeceğiz.Bu din nasıl Allah’tan ise, bu dini hayat pratiğine hakim kılmak için takip edilmesi gereken yolda Allah’tan dır. Hareket metodunda Rasulullah’a uymak Muhammeden Rasulullah‘a şehadet gerekir. Rasulullah’ın bu yoldaki merhamelerini adım adım takip ederek, onun uyguladığı metodları bugünkü hayatımıza geçirerek, hayat kalitemizi artırmak olmalıdır.
Sünnet; Allah Rasul’ü ile olan bir hayat tarzıdır. Sünnet iki taraflı keskin bıçaktır. Eğer aşırı giderseniz helak olursunuz. Rasulullah’ın sünneti aslında bizlere çağdaş olma imkânını sunuyor ama bizler ne yazık ki bunun farkında değiliz. Rasulullah’ı sünnetini tam anlamıyla idrak edememişiz. Hâlbuki Rasulullah tam anlamıyla yürüyen Kuran dı. Tüm yaptığı eylemlerde Allah’ı hatırlatan ve onun dinin yeryüzüne hakım kılmayı omuzlayan bir yürek deryası. Peygamberimizin sünneti erkek, kadın bütün müslümanlara nafile ibadetlere yönelmeyi sevdirmiştir, bizlerin üstünde bir yük olarak değil, bir sevgi olarak omuzlarımızda bürünmüştür. Rasulullah’ın sünnetini bir gün yap, diğer gün yapma değil. Çünkü Rasulullah şöyle buyuruyor; amellerin en sevimlisi, az da olsa da devamlı olan ve sürekli olandır.
Allah ve Rasul’ü sizi çağırdığı zaman, bu davete icabet etmek gerekiyor. Kişi kendi çocuğunun kişiliğini değiştiremez ama KURAN ve SÜNNET insanın kişiliğini değiştirir. İşte KURAN ve SÜNNET’in mucizesi budur. Kuran ve sünnet bir hayattır. Hayat’a, hayat vermiştir ve bizden hayatı ister. Kuran ve sünnet Allah’ın bize, Rasulullah’ın vasıtasıyla sundukları emanetlerdir. Kişi ALLAH ile buluşmak istiyorsa NAMAZ’a. Allah ile konuşmak istiyorsa Kuran’a, HAYAT ile konuşmak istiyorsa SÜNNET’e bağlanmalıdır.
Sünnet’e sünnetle teslim olmak en güzelidir. Peygamberimiz ümmeti için şöyle buyuruyor; ümmetim çiseleyerek toprağı doyuran yağmur’a benzer. Her damlada toprağa hayat veren ve onu değerli kılan ümetler olmak dileğiyle….
Beşeriyet saadet istiyorsa Kuran da aramalı. Kuran da bulamadığı zaman RASULULLAH’ın sünnetinde aramalıdır.. Hz. Ebubekir(r.a) gördüğü bunca işkenceye rağmen asla Rabbimiz olan ALLAH’ı ve peygamberimiz olan Rasulullah’ı terk etmemiştir. Hatta şu güzel sözüyle de günümüze ve ilerleyen asra anlam kazandırmıştır. ANAM, BABAM SANA FEDA OLSUN YA RASULULLAH sözüyle ruhlarımızı adeta zedelemiştir. Selam olsun ona ve sahabelerine…..
Bugün Müslümanların, kaynaşmamasının sebebi; Rasulullah’ın sünnetini ruhlarımızdan çıkarmamızdır. Rasulullah’ın sünnetini ruhunda taşıyan insan asla yanlış tercihler yapmaz. Her tercih ettiğini, Allah ve rasul’ü için terk eder. Her tercih beraberinde terki getirdiği gibi…
Rasulullah hayatını biz ümmetine feda etti. Peki, sizlere soruyorum biz Rasulullah’ın sünnetini hayatımıza geçirebildik mi? Onu ruhumuzda, kalbimizde, dilimizde ve hatta organlarımızda hissedebildik mi? Ne yazık ki hayır, onun sünneti yapamıyoruz, uygulayamıyoruz ve eylemde bulanamıyoruz. Bunun tek sebebi; Rasulullah’ın misyonunu omuzlamak ağır geldiği için…
Rasulullah’ın bahçesinde ya toprak olalım, ya da bir fasülye yeter ki, onun bahçesinde ve metodunda olalım. Onun sünnetine sahip çıkalım ve onu yaşatalım. Peygamberimiz gül ağacını kurutmayalım. O ağacı sulatalım ki yeşersin ve ruhlarımıza bürünsün. Yaşamak hayatın konuşmasıdır. İşte sünneti yaşamakta böyle bir şeydir. Rasulullah’ın hayatta iz bıraktığı her eylem birer sünnettir. Peygamberimiz bizim için ne yaptı? Bunları irdelemek gerekiyor? Peki biz şimdi onun için ne yapıyoruz? Sanırım kocaman bir sıfır…
Hayatımızın nabzı Rasulullah’ın sünnetiyle atsın. Kalbimize giden kan ve oksijen hücreleri Rasulullah’ın sünnetiyle dolsun.
Peygamber Efendimizi Allah’ın şu güzel ayetiyle anlatalım..
Muhakkak ki Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çokça anan kimseler için Rasulullah en güzel örnektir..(ahzab 21)..ayetiyle Rasulullah’ı n hayatımızdaki önemini arz etmektedir.Çünkü;Rasulullah’ın tüm eylemleri onu yaratan Allah içindir. Onun gayesini yaşatmak için mücadele etmiştir. Sadece onu has kılmak ve onu birlemektir.
Rasulullahı anlamak, onun getirdiğine iman etmek ve getirdiklerini tebliğ etmek bizim görevimiz ve misyonumuz olmalıdır. Allah Resulunü tanımlarken sadece birkaç sünneti ihya ederek onu anlamaya çalışıyorsak, ne yazık ki; doğru anlayamamışızdır.Allah Resulü(sav) kişilik,ahlak,siyaset vb mefhumlarını öğrenmek ve bunun çerçevesinde onun getirdiklerini yaşamak,yaşatmak ve tebliğ etmek Allah Resulunü anlamış olmaktır…Kim Resule itaat ederse,Allah’a itaat etmiş olur.(nisa 80)..
Allah’a ve Rasulüne itaat edin; umulur ki merhamet olunursunuz.”(Ali İmran 132)
Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, onu altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.”(Nisa 13)
De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.(Ali İmran 31).
Subhanallah; Allah azze ve celle bu ayetleri bizlere sunarken acaba neden resule itaatin, Ona itaat ettiğini vurgulamış, neden bu ayrıntı ve nüans ayette gizli?
Bunları düşünmek ve irdelemek yerine Allah resulun’e salavat ya da sadece Nisan ayında onu hatırlamayı tercih ediyoruz..Ya da onun misyonunu taşımak bizlere zor geliyor..Allah Resulunü anlatırken, onun davaya vermiş olduğu önemi siyer-i nebiyi, mehneci anlatmak gerekirken; sadece Onun ahlakı bahsediliyor..evet;Allah Resulu ahlakın bütünleşmiş bir şahsiyetti, ama asla akidesinden müşriklere karşı taviz vermedi ve La ilahe illallah’a sarılıp ,Tevhidin gereği gibi davet etti..Tevhid mücadelesinde vermiş olduğu direnişi, görmemek, duymamak, hissetmemek, imkansız..
Müşriklerin Allah Resulune Muhammedun emin demelerine rağmen, Onun yalancı olduğu iddia ettiler, Allah resulüne karşı psikolojik, soğuk ve sıcak savaş uyguladılar, Ama o davasından vazgeçmedi ve GÜNEŞİ SAĞ ELİME, AY’I SOL ELİME VERSENİZ BEN ASLA BU DAVADAN (TEVHID) VAZGEÇMEYECEĞİM..Düsturu ile haykırıyordu,Ya sahabeler ya onun eşleri nasıl davaya yüklenmişlerdi, hangileri Allah resulunun metodundan uzaklaştılar, hepsi sünnetullah ve kelamullah çizgisinden ayrılmadan, nusrete koştular..
Allah RESULÜ şirk bir devletin içinde mücadele verirken, benliğiyle, ruhuyla, bedeniyle ve yüreğine giden kılcal damarlarla Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için; Allah’ın ipine sarıldı ve bir kere bile tereddüt etmeden direniş’e devam etti. Bizler bugün Allah resulünün metodundan, çizgisinden ve gitmiş olduğu minhecten beri olduk. Bertarafsızlık içinde yüzerken başımıza musallat oldu ideolojik düsturlar. Halbuki Allah Resulunun yolunu takip etmiş olsaydık, onun tevhıd’e verdiği önemi, nebevi eksende dönmesini sağlardık, ideolojiler peşinde koşmak yerine Medine’yi kurmayı çalışırdık, Ne yazık ki; başımızdaki en büyük risk, faktör, kanun SECULARİZM(LAİKLİK), bizim insanlığımızın benliğine, ruhuna, kalbine, yüreğine nüfuz etti ve orada kökleşmeye başlayıp, filizlendi..Buna sebep olan bizim irademiz ve takva yetersizliğimizdir..NE yaptıysak kendi ellerimizle ve nefsimizle yaptık..Allah böyle bir topluma MEDİNE’yi nasip etmez..
Allah Resulu Mekke’de bir direnişe, inkılaba, devrime yol açarken, bizler bugün laikliği, demokrasiyi savunan İslami ılımlaştıran, dinler arası diyaloglar, vb projeler üretip halkımızın önüne serptik, ve bunları Kuran ve sünnet ışığında yaptığımızı söyledik, yazık vallahi yazık; Kuran ve sünnetten yoksun bir yaşantının kime faydası olmuş. Kurani vizyon edinmeyen hayatın ne anlamı kalabilir ki?
Peygamberimiz(s.a.s) Mekke de 13 yıl boyunca Allah’ı birlemeyi hedeflemiştir. Sadece onu Rab ve İlah o olarak kabul etmiştir. Rasulullah gördüğü bunca işkenceye rağmen asla ve asla davasından vazgeçmemiştir. Rasulullah’ın kararını ve islam’a olan ciddiyetini görmekteyiz..İşte bizler biliyoruz ki her ne yaşanırsa yaşansın Rasulullah’ın hareket metodundan asla vazgeçmeyeceğiz.Bu din nasıl Allah’tan ise, bu dini hayat pratiğine hakim kılmak için takip edilmesi gereken yolda Allah’tan dır. Hareket metodunda Rasulullah’a uymak Muhammeden Rasulullah‘a şehadet gerekir. Rasulullah’ın bu yoldaki merhamelerini adım adım takip ederek, onun uyguladığı metodları bugünkü hayatımıza geçirerek, hayat kalitemizi artırmak olmalıdır.
Sünnet; Allah Rasul’ü ile olan bir hayat tarzıdır. Sünnet iki taraflı keskin bıçaktır. Eğer aşırı giderseniz helak olursunuz. Rasulullah’ın sünneti aslında bizlere çağdaş olma imkânını sunuyor ama bizler ne yazık ki bunun farkında değiliz. Rasulullah’ı sünnetini tam anlamıyla idrak edememişiz. Hâlbuki Rasulullah tam anlamıyla yürüyen Kuran dı. Tüm yaptığı eylemlerde Allah’ı hatırlatan ve onun dinin yeryüzüne hakım kılmayı omuzlayan bir yürek deryası. Peygamberimizin sünneti erkek, kadın bütün müslümanlara nafile ibadetlere yönelmeyi sevdirmiştir, bizlerin üstünde bir yük olarak değil, bir sevgi olarak omuzlarımızda bürünmüştür. Rasulullah’ın sünnetini bir gün yap, diğer gün yapma değil. Çünkü Rasulullah şöyle buyuruyor; amellerin en sevimlisi, az da olsa da devamlı olan ve sürekli olandır.
Allah ve Rasul’ü sizi çağırdığı zaman, bu davete icabet etmek gerekiyor. Kişi kendi çocuğunun kişiliğini değiştiremez ama KURAN ve SÜNNET insanın kişiliğini değiştirir. İşte KURAN ve SÜNNET’in mucizesi budur. Kuran ve sünnet bir hayattır. Hayat’a, hayat vermiştir ve bizden hayatı ister. Kuran ve sünnet Allah’ın bize, Rasulullah’ın vasıtasıyla sundukları emanetlerdir. Kişi ALLAH ile buluşmak istiyorsa NAMAZ’a. Allah ile konuşmak istiyorsa Kuran’a, HAYAT ile konuşmak istiyorsa SÜNNET’e bağlanmalıdır.
Sünnet’e sünnetle teslim olmak en güzelidir. Peygamberimiz ümmeti için şöyle buyuruyor; ümmetim çiseleyerek toprağı doyuran yağmur’a benzer. Her damlada toprağa hayat veren ve onu değerli kılan ümetler olmak dileğiyle….
Beşeriyet saadet istiyorsa Kuran da aramalı. Kuran da bulamadığı zaman RASULULLAH’ın sünnetinde aramalıdır.. Hz. Ebubekir(r.a) gördüğü bunca işkenceye rağmen asla Rabbimiz olan ALLAH’ı ve peygamberimiz olan Rasulullah’ı terk etmemiştir. Hatta şu güzel sözüyle de günümüze ve ilerleyen asra anlam kazandırmıştır. ANAM, BABAM SANA FEDA OLSUN YA RASULULLAH sözüyle ruhlarımızı adeta zedelemiştir. Selam olsun ona ve sahabelerine…..
Bugün Müslümanların, kaynaşmamasının sebebi; Rasulullah’ın sünnetini ruhlarımızdan çıkarmamızdır. Rasulullah’ın sünnetini ruhunda taşıyan insan asla yanlış tercihler yapmaz. Her tercih ettiğini, Allah ve rasul’ü için terk eder. Her tercih beraberinde terki getirdiği gibi…
Rasulullah hayatını biz ümmetine feda etti. Peki, sizlere soruyorum biz Rasulullah’ın sünnetini hayatımıza geçirebildik mi? Onu ruhumuzda, kalbimizde, dilimizde ve hatta organlarımızda hissedebildik mi? Ne yazık ki hayır, onun sünneti yapamıyoruz, uygulayamıyoruz ve eylemde bulanamıyoruz. Bunun tek sebebi; Rasulullah’ın misyonunu omuzlamak ağır geldiği için…
Rasulullah’ın bahçesinde ya toprak olalım, ya da bir fasülye yeter ki, onun bahçesinde ve metodunda olalım. Onun sünnetine sahip çıkalım ve onu yaşatalım. Peygamberimiz gül ağacını kurutmayalım. O ağacı sulatalım ki yeşersin ve ruhlarımıza bürünsün. Yaşamak hayatın konuşmasıdır. İşte sünneti yaşamakta böyle bir şeydir. Rasulullah’ın hayatta iz bıraktığı her eylem birer sünnettir. Peygamberimiz bizim için ne yaptı? Bunları irdelemek gerekiyor? Peki biz şimdi onun için ne yapıyoruz? Sanırım kocaman bir sıfır…
Hayatımızın nabzı Rasulullah’ın sünnetiyle atsın. Kalbimize giden kan ve oksijen hücreleri Rasulullah’ın sünnetiyle dolsun.
C.tesi Kas. 13, 2010 2:56 pm tarafından efsane
» AtakaN_05 Daha neolsun
C.tesi Kas. 06, 2010 5:18 am tarafından DisCoNNeCt
» Server de ki Gorevkilerin hakkın da
C.tesi Ekim 30, 2010 4:18 am tarafından DisCoNNeCt
» Nohutlu Gurcu Çorbası
Cuma Ekim 29, 2010 10:04 am tarafından Cin
» din büyüklerimizden güzel sözler
Salı Ekim 26, 2010 4:19 am tarafından DisCoNNeCt
» salatı tefriciye'nin hukmu nedir?
Salı Ekim 26, 2010 4:14 am tarafından DisCoNNeCt
» ibâdet nedir
Salı Ekim 26, 2010 4:14 am tarafından DisCoNNeCt
» PEYGAMBERİ ANLAMAK SÜNNETULLAH'IN ÇEMBERİNDEN GEÇER.
Salı Ekim 26, 2010 4:12 am tarafından DisCoNNeCt
» Tevbe - islami şiir - Dini video klip
Salı Ekim 26, 2010 12:54 am tarafından DisCoNNeCt